Nebevi Tıp İlmi Nedir ?

 NEBEV-İ TIP İLMİ NEDİR

Tıbb-ı Nebevînin Tarihçesine baktığımızda, Tıbb-ı nebevî: “insan bedeninin beslenip korunmasına dair olan Hz. Peygamber’in ne söylediğinin öğrenildiği ilimdir.

Hz. Ali’ye nispet edilen“ilim iksiridir; din ilmi ve beden ilmi”.Nitekim modern tıb sadece hastalığı tedavi eder, sebebine bakmaz; deneme yanılma yoluyla tedavi etme sürecidir. Alternatif ilimi ise sebebiyle birlikte tedavi eder.

Hz. Peygamber’e zaman zaman insan aklının ihata edemeyeceği, modern ilmin keşf edemediği, hakikatler vahiy yoluyla bildirilmiştir.

Tıbbı Nebevi'de bunlar açıkça aktarılmıştır. Hz. Peygamber’in açıklamaları, Arap yarımadasındaki hatalı tıbbî uygulamaların düzeltilerek, tababete ilmî bir hüviyet kazandırılmasına ve orta çağa hakim bir İslâm tababetinin doğmasına sebep olmuştur.

“Hak Teâlâ yarattığı her türlü derdin mutlaka şifasını da yaratmıştır. Kim o şifayı bilir ve tedavi olursa kurtulur; kim de onu bilmezse hastalık onda kalır. "buyurulmuştur.

Nebevi Tıbb ve Muhammedî ilâç, elbette tıbbın en iyisi, en fayda vericisi, ilâcın da en faziletlisi, en yararlı olanı, devanın da en mükemmeli ve en câmialısıdır!

“Önce refik sonra tarık.” Hz.Muhammed (S.A.V.)Önce hastalığı değil, hasta tedavi edilmeli. “buyurmuştur. İbn-i Sina

“Nuh gemisini ne zaman inşaa etmiş? Sorusan,Fırtınadan önce cevapı vardır. Acaba fırtına başladığında aynı gemiyi yapabilir miydi?” Yani hastalandıktan sonra artık her şey çok daha zor hatta bazen geç olabilmektedir. Bizim yapmamız gereken vücudumuzu mümkün olduğunca sağlıklı, dinç ve sağlam muhafaza etmek bilinçinde olmaktır.

Evet herkes, kâinatı kendi âyinesiyle görür. Cenab-ı Hak insanı kâinat için bir mikyas, bir mizan suretinde yaratmıştır. Her insan için, bu âlemden hususî bir âlem vermiş. O âlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor.

Filozof farabi "Sürekli damlayan su taşı deler" özdeyişinden hareketle başarının sırrını belli bir konu üzerinde yoğunlaşmada görür. Herhangi bir şey hakkında bilgi edinirken zihnin iki aşamalı bir işlem yaptığını kabul eder. Farabi'ye göre insan neyin doğru, neyin yanlış olduğuna ancak bu bilgi türlerini Öğrendikten sonra karar verebilir.

İmam Şafiî hazretleri: "İlim ikidir: Bedenler, dinler ilmi," hadisi üzere, bedenler ilminin (anatomi) önemli ve lüzumlu ilimlerden olduğunu duyurmuştur

 

Zira ki, anatomi ilmini bilmeyen, tıptan, hikmetten ve kendini tanımaktan gafil, Hak'kı tanımaya ulaşmaktan uzaktır.

Şu halde anatomi, insan nefsini tanımanın anahtarıdır. Allah'ı tanımanın anahtarıdır. Beden bir bileşimdir ki, insan nefsi ona binmiş gibidir. Allah'ı tanımak, asıl maksattır. Şu halde bir kimse bedeninden, nefsini idrak etmeksizin, Alemlerin Rabbini tanıması muhaldir.

 

Tıb ilmi, beden ilmidir ki onun nazarisi ve amelîsi haddizatında iki ilimdir.

 

Birinci ilim, Hıfsız sıhhat, sıhhati koruma ve ikincisi tedbir-i illet, tedavidir. Halbuki, beden sıhhati bir büyük nimettir. Din ve dünya ehline devlet sermayesidir. Vücudu korumak saadettir.

Kadir ve kıymetini bilip, kaide ve erkanıyle âmil olmak hoş ganimettir. Çünkü vücudunun sıhhatini koruyan akıllı kimse, âfiyet bulur. Cismine illet ârız olmayıp, selamet kalır. Tedbir ve ilaca ihtiyacı kalmayıp, rahat bulur. bol vakit bulup, Mevla'nın marifetine nail olma şerefine mashar olur.

Nebevî tıbbın temelinde sağlam bilgiler ve doğru esaslar vardır. Her tedbire başvurulmasına rağmen hasta şifa bulamıyorsa; onun için, tıp ile kader arasında bir bağ kurulmuştur, inanan bir insan için ruhî tatmin açısından bu nokta son derece önemlidir.

Hz. Muhammed, İslam’ın ilk devrine yetişen Hâris bin Kelede’in tıbbi bilgisine güvenmiş ve hastaların ona muayene olmasını tavsiye etmiştir

İlk müslüman filozof İshak el- Kindî, ruh ve beden arasındaki ilişkiye benzer bir ilişkinin Allah ile âlem arasında kurulabileceğini söyler. Filozof, Allah'ı Kur'an'da geçtiği üzere her şeyi bilen (Alîym) her şeye gücü yeten (kadiyr), hayat sahibi (hayy), cömert (cevâd). hikmet sahibi (hakîym), yoktan yaratan (bârî), en güzel kıvamda yaratan (mübdi') ve mutlak yaratan (halik) sıfatlarıyla anar.

Ayrıca bir kısmını ilk defa felsefe terminolojisine kendisinin kazandırdığı ilk sebep (el-illetü'l-ûlâ). en son sebep (el-illetü'l-kusvâ), gerçek etken (el-fâilü'l-hak), gerçek varlık (el-inniyyetü'l-hak), sebepler sebebi (illetü'l-ilel), ilk yönetici (el-müdebbirü'l-evvel), her şeyi çekip çeviren gerçek (es-sâisü'l-hak) ve daha başka sıfatlarla anmaktadır ki bunlardan bazısı zatî, bazısı fiilî, bazısı da O'nun kemalin/ ifade eden sıfatlardır(Aliym)

Üç, dört ve beş bilinmeyenli bir denklem sistemine Gazzali,Tabiat ilimleri içinde tıp, deneysel fizik, kimya, astronomi, meteoroloji, zooloji, botanik gibi pozitif alanların da din bakımından inkâr edilmesi uygun düşmez.

Nur Allah'tır; "Her şey O'nun nurudur; hatta her şey O'dur; Gazzali, vahdet-i vücudcuların "enelhak" gibi şathiyelerini Mişkatü'l-envar'da sevgilisine olan aşkı yüzünden kendisiyle sevgilisini birbirine karıştıran aşığın sözlerine benzetir.

*İmam-ı gazali diyor ki: mahlûkattaki mevcud açık halden(Allahın varlığını isbat eden) daha açık bir hal olamaz.

 “Her hastalığın bir devası vardır, hastalığın devasını denk getirebilirsen, Allahın izniyle (hastalık) şifa bulur”hadisini, Ebû Nuaym,

Bir, kâmil mü'min, akıllı müslümân i'tikaad etmek ve îmân eylemekle genişleyip ferahlayacağını bilir. Ancak kulağı ve kalbi mühürlü ve habîs nefisler, hastalıklı kalbler hissedar alamaz. Onlar, değersiz maddî şeyler olarak görürler.

Kalblerinde bir maraz mı var bunların? Yoksa şübhe mi ettiler? Yâhud Allah'ın ve Rasûlü'nün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zâlim kendileridir!" (en-Nûn 48-50). İşte bu, şübheler ve şekkler hastalığıdır.

İlmin kemali bilim de, bilimin kemali de rızadır. Bilesin ki,  Kalbin elem ve kederle dolu olursa hakka vasıl olmak için ibadete sahib olamazsın.

“Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Çünkü Allah, her derdin bir şifasını indirmiştir. İhtiyarlık hariç”  Hz. Muhammed (S.A)

Bedi-üz zaman Hazretleri. “Hastalık bazıları için ehemmiyetli bir definedir. Gayet kıymettar bir Hediye-i ilâhiyedir, panzehirdir, acıdır ama kaç derde şifadır.”

 Üstadı Abdullah Dihlevî, Mevlâna Halid'e "İste Ey Halid, ne istersen vereyim." demiş o da "Din için dünyalık isterim." şeklinde oldukça anlamlı bir talepte bulunmuştur.

Bu tür ilaçların eski zamanlardan beri tedavi maksadıyla kullanıldığı ve iyi neticeler verdiği bilinmektedir. Sözü edilen ilaçların yan etkilerinin, kimyasal ilaçlara nispetle daha az oluşu, son zamanlarda özellikle batı dünyasındaki farmakolog ve doktorların ilgisini bu alana (Alternatif tıp sahasına) çekmiştir.

Enes ibn Mâlik rivayetinde Rasûlullah (S):Dikkat edin! Size derd ve devanıza delâlet edeyim: Gözünüzü açın, sizin derdiniz günâhlardır, devanız da istiğfar etmenizdir!" buyurmuştur. . ibâdetin kıvamı beden sıhhati ile hâsıl olur.

Sonuçta akıl gücünün fazileti hikmet, öfke gücünün fazileti şecaat, şehvet gücünün fazileti ise iffettir.

 

Ebu Yusuf'un son günlerinde şu şekilde dua ettiği belirtilir:

Allahım! Sen biliyorsun ki önüme çıkan her hadisenin hükmü için önce senin kitabına baktım ve orada bir çıkış yolu bulduysam aldım. Eğer bulamadıysam peygamberinin sünnetine baktım. Orada da bir çıkış yolu bulamadıysam ashabın sözlerine baktım."

Ebu Yusuf, Hz. Peygamber ve ashabının iman konularını hiç tartışmadıklarını, sadece ameli hayatta ilgili meseleleri konuştuklarını ifade eder, itikadi konularda kavgacı ve tartışmacı bir tavır benimseyenlerden yüz çevirmenin Allah emri olduğunu söylerdi.

Farabi felsefe öğrencilerine de bazı öğütlerde bulunur: Gerçeğe ulaşabilmek için her şeyden önce haz ve şehvet duygusunu yenerek ahlakını düzeltmeli, sağlam bir iradeye sahip olabilmek için zihni melekelerini geliştirip güçlendirmeli, hırs derecesinde bir istekle sürekli çalışmalı, başlıca meşguliyet alanı ilim olmalıdır.
 

Gazzali Allah'ın ilim, kudret ve iradesinin mutlaklığı inancını sarsmadan irade hürriyetini akli kanıtlara bağlamak için çok ince tahlill'insan, aklı ile bir işin sonucunu ve ondaki iyilik yönünü kavrayınca bu iyiliği isteme ve onun sebeplerini hazırlama yönünde kendisinde bir şevk duyar ki bu iradedir.

İmam-ı Gazalli ;aklın tarifini insanın kendi nefsine karşı olan mücadelesinden ibarettir.

 

 *Hippokrates’in görüşlerini benimsediğini şöyle ifade etmiştir: “Kanaatime göre, bir hastalık kendini nasıl belli ederse etsin, yapılacak şey, tabiata karşı gelen gücün, hastayı yıpratıcı etkisine direnmenin, tabii yollarla karşı konularak üstesinden gelinebilir"

 

Aristoteles’in öğrencilerinden Menon ise onun temel hastalık kavramına (yanlış beslenme sonucu sindirilemeyen atıklardan çıkan buharların hastalıklara yolaçtığına) inandığını söylemiştir.

Dört Sıvı Teorisi’ne dönen bir grup hekim tarafından oluşturulmuştu. Hekimlerin, bilgilenmeye çalışmak yerine, ortaya atılan teorilerden birine sıkı sıkıya sarılıp karşı oldukları teorileri çürütmek yolunda çaba harcamaları tıbbın gelişmesini geciktirmiştir

 

Phythagoras’a göre ise doğaya 4 temel eleman (su, toprak, hava, ateş)

 

 4 fiziksel özelliği (sıcaklık/hararet, soğukluk/burûdet, kuruluk/yübûset, yaşlık/ rutubet),

 

4 ürün (insan, hayvan, bitki, maden), 4 ana yön (kuzey, güney, doğu, batı),

 

4 mevsim (ilkbahar, yaz, sonbahar, kış) gibi 4’lü ritm hâkim olduğundan, 4 en mükemmel oran temsilcisidir.

Bu sebeple, dörtgen ve onun ideal türü kare asırlarca yeryüzünün sembolü olarak kullanılmıştır.

 

Su (soğuk, yaş), toprak (soğuk, kuru), hava (yaş, sıcak), ateş (güneş karşılığı) (kuru, sıcak).

 

19 Elemanlar arasındaki zıtlık bir veya iki özellikle ortaya çıkar.

 

Mesela, yaş olan hava ile su arasındaki zıtlık sıcaklıktır. Sıcak ve kuru olan ateş, soğuk ve yaş olan suya; sıcak ve yaş olan hava, soğuk ve kuru olan toprağa iki özelliğiyle zıttır.

 

Bunların değişik oranlarda birleşmesinden çeşitli özelliklerde oluşumlar meydana gelir.

Aristoteles Sağlık, kişinin mizacına göre, sıvıların vücuttaki dengesine bağlıdır. İnsan vücudundaki 4 temel sıvı/hılt/humordan birinin diğerlerinden fazla olması, mizacın demevi/sanguin (sempatik, sıcakkanlı), sevdavi/mélancolique (melankolik, karamsar), safravi/coléretique (öfkeli, tezcanlı) ve balgami/flégmatique (sakin, tembel) olmasına yolaçar

 

*Kınalızâde Ali Efendi, "Toplum yapısının ana unsurları da tıpkı insan bedeninin ana unsurları gibidir" der.

Birinci unsur su dur. Toplumun suyu ulemadır. Toplumun ateş unsuru, savaşçı (muharip) sınıftır. Toplumun havası, tüccar sınıftır. Tarımla uğraşanlar ise, toplumun toprağını teşkil eder."

*Gıda artıklarının vücut sıvıları arasındaki dengeyi bozup hastalıklara sebep olduğu gerekçesiyle, kan alma, masaj yapma, vantuz çekme, dağlama, müshil yapmak, kusturma gibi tedavilerle sıvı dengesi sağlanmaya çalışılırdı.